Dünya'ya "Müşteri Bilimi" gözlüğüyle bakmaya yatkın bakış açılarını ve değerlemeleri aktarmaya, dikkatlere sunmaya devam ediyorum.
"Pazarlama sadece pazarlamacılara bırakılamayacak kadar kapsamlıdır." sözünü de bir yere not etmiş olayım.
Deniz Ülke Arıboğan, bir akademisyen. Akşam'da 31.08.2006'da yayınlanan "Siyaset Pazarlama ve Formula 1" başlıklı yazısında şunları yazdı:
"Dünya yalnızca üzerinde canlıların yaşadığı bir gezegen olmaktan çıkıp, üretilip tüketilen büyük bir pazar yeri haline dönüşeliberi, değerlerimiz, önceliklerimiz, ilgilerimiz, alışkanlıklarımız da yeniden tanımlanıyor. Artık kendi köyümüzün yerli ürünlerine değil, küresel köyün mallarına talep gösteriyoruz. Yerli malı haftasında fındık, fıstık, üzüm, çerez getirmek de yok okula. Muzlarımız bile made in Honduras ya da Ekvador markalı. Ellerimizde pazar arabalarımızla menzilimiz, yerküre sathındaki her noktayı kapsıyor. Yumurtamız, domatesimiz, dondurmamız, telefonumuz ya da arabamız, biz onu almaya gitmeden, bize kendini satmaya geliyor. Üretilen her şeyin potansiyel müşterisiyiz, artık. Ürünün hangi enlem-boylam çizgisine denk düşen toprak parçası üzerinde tasarlandığı hiç önemli değil; o bizim için üretiliyor ve mutlaka bize ulaşıyor. Paraları, kredi kartlarını hazır tutmak lazım!
Siyaset de pazara sunulan bir ürün, özünde. Tasarlandığı yerin neresi olduğundan bağımsız biçimde bize ulaştırılıyor. Pazarlamada müşteri memnuniyeti ve tercih edilebilirlik öncelikli. Örneklendirelim; ABD'nin yeni dış politika anlayışı bir siyaset ürünü. Bu siyasetin pazarlanması için iyi ambalajlanması, imajın ve piyasa araştırmasının uyumlu olması, müşteri kitlesinin belirlenmesi gerek. ABD'nin bu yeni siyasetinin bel kemiği dünyanın düzensiz ortamında düzen üreten bir kimlik yaratmak. Karşı tarafın netleşmesi adına ötekileştirme projelerinin kullanımı, ortak düşman yaratarak müttefik alanda yapıştırıcı gereksiniminin karşılanması, yüksek askeri gücün eyleme geçirilmesi gibi çeşitlemeler, ilk adımlar. 11 Eylül ambalaj kağıdının üzerine yapıştırılan büyükçe bir süs çiçeği işlevini görüyor. Kısaca bir siyaset pazarlama süreci yürütülüyor ve İslam ile diğerleri ayrıştıkça, ABD'nin ürünü daha da rahat müşteri bulabiliyor. Bu ürünün hedef kitlesinin sıradan kamuoyu olmadığını da hatırlatmak gerek. Siyasi liderlerin alıcı olması yeterli. Devlet otoritelerinin tamamı, düzene yönelik alternatiflere karşılar. Halklar ABD'ye kızdıkça, siyasi mekanizmalar ABD politikaları ile uyumlu çizgiye geliyorlar.
Bunun bir sonraki aşaması ürünün, yani radikal İslam'ın yenilmesi gereken bir tehdit olduğuna ilişkin siyasetin tasarlayıcılarının bertaraf edilmesi ve ürünün kamuya mal edilmesi olabilir. Tıpkı jilet firmasının ürettiği tıraş bıçaklarının artık tüm tıraş bıçaklarının adını jilet haline getirmesi gibi, ABD'siz bir anti İslam hareketi ortaya çıkmakta. O zaman alıcı kitle de genişleyecek, kuşkusuz.
Kimilerine göre bu siyasetin kendisi de, pazarlama yöntemi de yanlış ve ABD'ye zarar veriyor. Çok daha iyi pazarlama stratejileri bulunabilecekken, yanlış yöntemler ABD'nin marka imajını zedelemeye devam ediyor. Haklılık payı da var. Ben de aynı kanıdayım ama alternatif yeni bir ürün çıkmadıkça, bu siyasetin geçerliği olacağı açık.
Siyasetin bir ürün olarak ele alınması ve hedef müşteriye pazarlanması büyük maharet istiyor. Biz Türkler henüz siyaset pazarlaması düşüncesinden uzağız. Hepimiz Türkiye'nin tanıtımının çok önemli olduğunu düşünüyor, sahil şeridimiz, camilerimiz, müzelerimiz ve kebaplarımız paketinden bir türlü çıkamıyoruz. Oysa Türkiye olarak süregiden düzene katkımızın ne ölçülerde olabileceğini, suni olarak üretilen uygarlıklar çatışması modeline alternatif bir başka siyasetin kurgulayıcısı olabileceğimizi, kültürler arasında yapıştırıcı olabilecek kimliğimizi pazarlayamıyoruz. İsrail'in Lübnan'a attığı bombaları Batı uygarlığını koruma ambalajıyla tanıtması bile bize ilham vermiyor.
Ülke tanıtımından siyaset tanıtımına geçiş, KKTC Cumhurbaşkanı Talat'a kupa verdirmek gibi bir şey de değil, yanılmayın. F1 yönetiminin alabileceği olumsuz bir karar, zaferi hezimete dönüştürerek, KKTC'nin uluslararası alanda tanınmadığını teyit edebilir. Alt yapısı hazırlanmış, Dışişleri destekli bir siyaset pazarlama atağı ise yapılan, aferin hak edilmiştir. Ama her şey birilerini öne çıkaran bireysel bir pazarlama atağından ibaretse, çıkarcılık, tabansızlıktan daha büyük hainliktir."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder